2.Gün Atina
Zamanında pilav üstü omletle kahvaltı etmişliğim de var ama sabah kahvaltı için otelin terasına çıktığımızda peynir zeytin bulunca ayrı bir mutlu oldum.
Kahvaltı servisini yapan Alexi çok güler yüzlü ve samimiydi, Türk olduğumuzu da öğrenenince başladık muhabbete; İstanbul’dan girdik, Türkiye, politika derken kendimizi Türkçe şarkılar dinlerken bulduk.
O gün için kafamızda kabaca bir plan yapmıştık ama Alexi Meçhul Asker Anıtındaki nöbet değişiminin sadece Pazar günü saat 11:00 de törenle yapıldığını anlatınca Akropolis’i sonraya bırakmaya karar verdik.
Olympian Zeus Tapınağı
Tören alanına doğru giderken yolumuzun üstünde kaldığını fark edince Olympian Zeus Tapınağı’nı da görmeye karar verdik. Şansımıza giriş ücretsizdi. Geriye sadece resimdeki kısım kalmış ama arka planda Akropolis’le birlikte gerçek üstü bir his uyandırıyor insanda.
Meçhul Asker Anıtı
Syntagma Meydanına vardığımızda insanlar yeni yeni toplanmaya başlamıştı. Hemen stratejik bir konum belirleyip başladık beklemeye.
Askerker bando eşliğinde meydana yaklaşırken bir baktım beyaz etek ve ponponların arasında bizim efeler! Aynı coğrafyada yaşadığımız için Aydın’ın efeleri ile benzer kıyafetleri olması çok da şaşırtıcı değil aslında. Ama eğer biz onlardan esinlendiysek şükür bunu almışız çünkü pala bıyık ve etek bizi bozardı!
Nöbet değişimine giden askerler;
Nöbet Değişimi;
Bando, askerler ve biiiz 😊
Törenden sonra Monastraki sokaklarına dalıp Akropolis’e doğru yürümeye başladık.
Akropolis
Giriş kapısına vardığımızda saat 12:00’ye geliyordu, hava da iyice ısınmıştı. Tepeye tırmandığımız için de ısınmış olabiliriz tabi 😅 ve giriş yine ücretsizdi, heyoo.
Akropolis tepesinin hemen altındaki Akropolis müzesini de görmeden geçemedik. İyi ki de gitmişiz, rölyeflerin hepsini müzeye taşımışlar çünkü. Bir de heykel sütunları yakından görme şansımız oldu.
Artık iyice acıkmaya başlamıştık ama sabah Alexi’nin bahsettiği Lycabettus tepesine kadar sabretmeye karar verdik.
Mount Lycabettus
Hemen müzenin yanından metroya binip iki durak sonraki Evangelismos istasyonunda indik. Ama feniküler’e kadar haritada 700 metre gözüken yol aslında dim dik bir yokuştu, hatta çoğunlukla merdivenlerden oluşuyordu. Neyse ki aralara banklar koymuşlar da dinlene dinlene çıktık.
Mount Lycabettus Feniküler istasyonuna giden yol
Manzara gerçekten etkileyiciydi. Hatta çok güzel bir Akropolis manzarası vardı ama güneş yüzünden fotoğrafta belli olmuyor.
Karnımız da doyunca dönüşte yürümeye karar verdik.
Yolu biraz uzatıp Panathinaiko Stadyumuna uğradık. Ordan Plaka ve Monastiraki’deki hediyelik eşya dükkanlarını dolaşıp bir şeyler aldıktan sonra da bir önceki gün keşfettiğimiz Antica restoranında günü tamamladık.
Avrupa’ya İlk Adım – Neye Niyet Neye Kısmet – ilk yazıya dönmek için tıklayın