Koh Phi Phi Don
Bir kaç hafta Nakhon Pathom ve Koh Chang’da vakit geçirdikten sonra nihayet Nisan ayında heyecanla beklediğimiz yolculuğa çıktık. Bangkok’tan Koh Phi Phi Don’a gitmek için önce turist otobüsü ile Khao San Road’tan Krabi’ye, oradan da feribotla adaya geçtik. Aslında Güney Otobüs Terminali Sai Tai Mai’den normal şehirler arası otobüslerle de gidilebiliyor ama biz bunu daha sonra öğrendik.
Ertesi gün Ao Ton Sai iskelesinde indiğimizde öğlen olmuştu ve neredeyse 12 saattir yoldaydık. Ama heyecandan yerimizde duramıyorduk. Önceden kalacak yer ayarlamadığımız için hiç oyalanmadan adalarda taksi gibi çalışan Long tail tekneye binip Long Beach’e geçtik.
Denizin rengi o kadar güzel ki…
Long Beach plajına indiğimizde iki kişi çantaları beklerken iki kişi de otelleri dolaşıp yer baktı. Paradise Pearl Bungalows’da resimdeki odalarda kalmaya karar verdik. Geri kalanı çok şık olan tesisin bu bölümünün tadilatı yeni sezona yetişmediği için fiyatı çok uygundu. Yoksa bu bölgedeki oteller pahalı.
Adada bir hafta kaldığımız için hem her yeri gezme şansımız oldu hem de adanın tadını çıkarmaya fırsatımız.
Adanın Merkezine Yolculuk
Bir gün ormanın içindeki patikaları takip ederek Mekeze yürüdük. Otellere ait küçük plajlara denk geldik ama kimse de burada kalmıyorsunuz giremezsiniz demedi.
Otellerden birinin içinden geçerken bir an duraksadım, manzara çok tanıdık geldi. Ozan’a gösterdiğimdeyse gözleri kocaman açıldı çünkü hayal panomuzdaki resimlerden bir tanesine çok benziyordu! Tabi ancak iki yıl sonra tatil için Türkiye’ye gidip de iki fotoğrafı yan yana koyduğumuzda emin olabildik! Tamamen şans eseri aylarca hayalini kurduğumuz yeri bulmuştuk.
Adanın merkezinde bir çok farklı ülkenin mutfağından yemek bulmak mümkün. İsveçli arkadaşın tavsiyesiyle rösti denemiş ve bayılmıştım. O gün aşağıdaki kırmızı rotayı yürüdük, tek yön yaklaşık 2,5 kilometre.
Başka bir gün de yukarıdaki mavi rotayı takip ederek View Point denen manzara tepesine yürüdük. Bu sefer biraz zorlandık ama manzarayı görünce hepsini unuttuk.
Koh Phi Phi Leh, Maya Bay ve Çevre Adalar
Tekne turları Tayland’ın olmazsa olması, biz de günün sonunda Maya Bay’e giden bir şnorkel turuna katıldık. Çok keyifli bir gün geçirdik. Hatta palyaço balıklarını ilk defa burada görmüştük. Ama Maya Bay’e geldiğimizde sular çekilmeye başlamıştı.
Çok güzel bir gün batımına şahit olduk tabi ama bundan dersimizi alıp Ekim 2009’da ikinci gidişimizde Maya Bay’e öğleden önce giden bir tura katıldık ve turnayı gözünden vurduk! Kartpostal gibi bir manzara vardı.
Geri kalan günlerimizi adanın diğer koylarını keşfederek, şnorkel yaparak ve kağıt oynayarak geçirdik.
Koh Lanta Adası
Efsane bir haftanın sonunda feribotla Koh Lanta adasına geçtik. Aslında sıradan bir feribot yolculuğu ama hayatımda ilk defa uçan balıkları gördüm. Sürü halinde yanımızda havalandılar, doğanın bu mucizesinden gözlerimi alamadım. Bilim kurgu veya fantastik bir film izliyormuş gibi hissettim.
Adanın Phi Phi adalarına bakan tarafında şirin bir yer bulduk. Plajlar orası kadar iyi değildi ama bu adanın da kendince güzellikleri var.
Sanırım ikinci günümüzdü, çerez almak için kasabanın merkezindeki markete gitmiştik. Reyonların arasında dolaşırken biri kafayı uzatıp “aa siz Türk müsünüz?!’ dedi. Hemen kaynaştık tabi 😅 Meğer o da burada uzun süredir dalış eğitmenliği yapıyormuş ve ilk defa Türklere denk gelmiş. Dört Türk bir araya gelince ne yapar: tabi ki mangal organizasyonu! Hemen kasaptan etleri, manavdan sebzeleri vb alıp akşam evinde topandık. Hatta muhabbete doyamadık, bir sonraki akşam da mangala devam ettik.
Sırf Ko Muk adasındaki Zümrüt Mağarası görebilmek için günü birlik tekne turuna katıldık. Mağara gizli bir laguna açılıyor. Tekneler mağaradan geçemediği için yüzerek gitmek gerekiyor, bu yüzden bütün eşyalarımızı teknede bırakmak zorunda kaldık. Başta elinde fenerle rehber olacak şekilde gruptaki herkes önündekinin can yeleğini tutarak tek sıra oluyor. Yaklaşık 80 metre uzunluğunda olduğu için mağaranın bir kısımını karanlıkta yüzdük o nedenle laguna ulaşana kadar gruptan ayrılmak yasak.
Su gerçekten zümrüt yeşili, özellikle de karanlıktan aydınlığa çıkarken insanın nefesini kesiyor.
Gizli Lagünün dışarı ile tek bağlantısı bu mağaraydı. O da gelgit zamanı su yükseldiğinde tamamen kapanıyormuş! Biraz ürkütücü ama turu yapanlar suyun ne zaman yükseleceğini bildiği için bir teklikesi yok.
Koh Lanta’dan sonra gezimizi sonlandırıp Bangkok’a geri döndük.