Tayland’a Taşınma Hikayemiz ve Yurtdışına İlk Adım

Karar Verme Süreci

2005’te mezun olduğumuzdan beri yurtdışına çıkmak istediğimizden bahsediyorduk. Ama belli bir planımız yoktu. Ya hazır değildik ya da birinin tepsiyle önümüze getirmesini bekliyorduk herhalde! Ozan’ın askerliği, evlilik derken yıl 2007 oldu. Bu arada Ozan’ın abisi Hindistan’da tanıştığı kız arkadaşıyla Tayland’a taşınmış ve İngilizce öğretmenliği yapmaya başlamıştı.

Bir süre sonra bizim de kafamızda bir şeyler şekillenmeye başladı. İlk önce bir hayal panosu yaptık. Google’a Tayland yazınca çıkan bir kaç güzel mazara fotoğrafını çıktı alıp panomuza astık. Tayland’ta yaşam ve iş imkanları ile ilgili uzun uzun konuştuk ve sonunda planımızı netleştirdik: Orada bir kaç ay yetecek kadar para, diploma ve sırtçantalarımızla yola çıkacak, eğer beklediğimizi bulamazsak en kötü ihtimalle hayatımızın gezisini yapıp geri dönecektik.

Para Biriktirme ve Hazırlık

Yeni mezun olduğumuz için ikimiz de az kazanıyorduk. Hemen harcamaları kısıp para biriktirmeye başladık. Sadece kenara koyduğumuz bozuk paralarla 6 ayda 600 tl, o zamanın parası ile 520 dolar biriktirdik. Paraşütlerimizi sattık 😥, ki en ağırı bu oldu.

Üç ay kala uçak biletlerimizi aldık. O ana kadar arkadaşlarımız bile gidebileceğimize inanmıyordu. Dönüş belli olmadığı için tek yön bilet aldık ama vizesiz gidilen bir ülke de olsa ülkeden çıkış bileti olmadan uçağa binemiyorsunuz. Onu yerine Umut’ların bizim adımıza aldığı Bangkok – Vientiane otobüs biletini gösterdik.

Tayland – Yurtdışına İlk Adım

Uçağımız Abu Dabi aktarmalıydı. Eski havalimanı çok küçük olduğu için biraz sıkıldık. Bizi uçağa almalarını beklerken önümüzdeki Alman kızlardan birinin elindeki devasa “Lonely Planet Tayland” kitabını görüp, lan kitapla mı yol bulacaksın diye güldüğümüzü hatırlıyorum. Sonra daha çok güldük tabi, aynı kitabı her elime aldığımda!

Bangkok Suvarnabhumi havalimanına indiğimizde kalabalığı ve tabelaları takip ederken Polonya’lı bir grubun “visa on arrival” a yöneldiğini görünce dedik ki herhalde vize yok dedikleri bu oluyor. Yani düz mantık: Avrupa birliği üyesi bir ülkeye bile uygulanıyorsa bize kesin vardır! Aldık formu, başladık doldurmaya. Bu arada önümüzde çok uzun bir kuyruk var. Aradan 40-45 dakika geçmişti ki görevlilerden biri elimdeki pasaportları görüp “aaa siz Türksünüz sizin vizeye ihtiyacınız yok ki!” dedi. Neredeyse ağlayacaktım!

Bir de üstüne bagaj alım noktasına geldiğimizde bomboş bir konveyör görmeyelim mi! İlk başta etraftaki görevlilerle konuyu çözmeye çalıştık ama olmadı. Oradan kayıp eşya bürosuna gittik, durumu anlattık ama kadının ne dediğini bir türlü anlamadık. Bu arada bizimle aynı uçakta olan İngiliz bir çift geldi, aynı durumda. Görevli hala “sittiiiin” diyor, onlar da anlamıyor. Aramızda beyin fırtınası yapıyoruz “sittiiiin” ne kardeşim, ama yok! Sonra kağıda yazınca herşey açlıklığa kavuşuyor. Meğer çantaları salonun diğer ucunda, 16 numaralı konveyörün yanında yere koymuşlar!

Ve böylece Şubat 2008’de üç yıllık Tayland maceramız başlıyor!