Tiflis – Tarihi Merkez
Tiflis çok büyük, şehir içine girdikten ancak 30-40 dk sonra “Old Town” olarak tabir edilen tarihi merkezdeki hostelimize varabildik. Bazı sokaklar tek araba için bile çok dardı. Neyse ki her şey yürüme mesafesindeydi. Bu evin bahçesi olmadığı için arabayı sokağa park etmek zorunda kaldık. Her ne kadar daha önce burada yaşamış olan arkadaşlarımız çok güvenli bir şehir olduğunu söylemiş olsa da, rahat uyuyabilmek için paraşüt çantalarımızı odaya çıkardık.
Şimdi sokağı görünce “olm nerde kaldınız öyle!” diyeceksiniz, Ozan sokağı görünce dedi çünkü 🙂 🙂 “burda mı kalıcaz, emin misin?” Ama eski binalara hiç dokunmamışlar. Sokakları keşfe çıkınca daha iyi anladık.
Nehir kıyısından Rike parkına doğru yürümeye başlayınca şehrin çehresi de değişmeye başladı.
Tiflis’teki ilk günümüzü Singer Bar’da sonlandırdık.
Tiflis’ten Gudauri’ye
Ertesi gün erkenden Gudauri kayak merkezine doğru yola çıktık. Amacımız oradaki tandem şirketi ile iletişime geçip uçuş yapmaktı. Lakin whats app üzerinden yazdığım mesaja hala dönüş yapmamışlardı. Biz de gidip şansımızı denemeye karar verdik. Haritada işaretli olan noktaya geldiğimizde ise ofis olması gereken yerde sadece bir afiş vardı. Üzerinde zaten bende olan numara vardı, bir kaç defa aradım ama kimse cevap vermedi. Uçuş bölgesi kıvrıla kıvrıla devam eden bir vadinin içinde kaldığı ve bölgeye hakim bir pilottan bilgi almadan uçmak çok riskli olacağı için geri dönmeye karar verdik. Neyse ki Manzara yol boyunca çok güzeldi.
Tiflis 2. Gün
Saat 2’yi bulmadan Tiflise geri dönmüştük bile. İlk önce araba ile Sameba Katedraline gittik. Gudauri’nin aksine hava günlük güneşlikti.
Daha sonra arabayı Hostel’in önüne park edip sokak aralarında dolaşmaya devam ettik.
Açıkçası hangi sokakta ne var diye hiç araştırmadım. Gerek de yoktu zaten, dolana dolana kendimizce keşfettik sokakları 🙂 Tarihi dokusuna ve atmosferine bayıldık bu şehrin.
Saat 16:00 gibi Rike parkındaki teleferik istasyonuna vardık. Pazartesi olmasına rağmen uzun bir kuyruk vardı ama 15 dakikada sıra geldi.
Bir önceki gün binaların arasından gördüğümüz Kartlis Deda heykelinin olduğu tepeye çıktık. Manzara gerçekten muhteşem. Ama çoook yorgunuz… Son bir gayretle Narikala Kalesini de gezip aşağıya indik.
Bir adım daha atacak halimiz kalmamıştı! Odamıza dönüp, duş alıp, 2 saat uyuyunca ancak kendimize gelebildik 🙂
Saat 20:30 gibi akşam yemeği ve canlı müzik için Singer Bar’a geri döndük….Jazz….
Bu arada biri bana şu resimdeki oda kapısını açıklayabilir mi? Yani, eğer devler ülkesindeysek kapı niye bu kadar dar? Değilsek amaç ne? :):)